DENETİMİN GÜCÜ VE YAPTIRIMI
DENETİMİN GÜCÜ ve YAPTIRIMI
Salgın sonrası modern turizm anlayışının gerektirdiği hizmet kalitesinin sağlanması, sektördeki insan gücünün niteliğine bağlı. Nitelikli insan gücü ise etkin turizm eğitimi ile gerçekleştirilir. Eğitim, önceden saptanmış amaçlar doğrultusunda insan davranışlarında gelişmeler sağlamayı amaçlayan plânlı etkiler dizesidir. Bireyler için yüksek yaşam düzeyi elde etmenin, toplumlar için ise gelişme ve ilerlemenin yoludur. Eğitim, ilk nefesten son nefese kadar, hayat boyu sürecek bir serüvendir… Turizm eğitimi ise ekonomik stratejiler doğrultusunda nitelikli insan gücü yetiştirilmesi için yapılan çalışmalar bütünüdür. Bugüne kadarki çalışmalar incelendiğinde, ülkemizin turizm eğitimindeki planlama, sektör ile eğitim kuruluşları arasındaki eşgüdüm, ders programlarının işlevselliği ve yabancı dil öğretimi çabalarının yetersiz olduğu görülür. Eğitim içeriği; mesleki formasyon ve uygulama, sürekli gelişim, kalite farkındalığı, değişime uyum sağlama, topluma yönelik olma, verimlilik ve devamlılık gibi özellikleri barındırmalıdır. Bu özellikler bakımından, Türkiye’nin geçmişten günümüze turizmdeki eğitim serüveni başarısız… İyi niyetli çabalara rağmen, insan gücüne yapılan yatırımın tatmin edici düzeyde geri dönüşümü olamadı. Geçen onca zaman israf edildi, aktarılan onca kaynak ziyan oldu. Bu başarısızlığın temel sebebi, paydaşların “geleceği kuran stratejiler yerine, günü kurtaran taktikler” üzerine odaklanmaları… Yönetim bilimciler tarafından sıkça ifade edilen bir gerçekliğe göre;“stratejik hatalar, taktik başarılarla düzeltilemez”.
Bakanlık teşkilat yapısında Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü adı altında bir birim bulunsa da Türkiye’de turizm eğitimi için amir niteliğinde bir kurum bulunmamakta, kamu/özel kuruluşları birbirinden bağımsız bir şekilde çalışmalarını sürdürmekte… Bakanlığın Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nce yürütülen mesleki ve yaygın eğitim faaliyetlerindeki amaç, sektördeki insan gücünün gelişimini sağlamak…Günümüzde bu faaliyetler sektör ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu gibi, adeta “iş yapıyor görünmek için” devam etmekte ve yaraya merhem olamamakta. Geçmişte turizm ve otelcilik eğitim standartları belirlendi, ama eğitim kurumlarının araç, gereç, malzeme ve bina eksikliği bir türlü giderilemedi. Bunun yanında ödenek yetersizliği nedeniyle öğrenci stajları yeterince denetlenemedi ve istenilen düzeyde uygulama yaptırılamadı.
İşin en hazin tarafı, yeterince denetlenemeyen stajlar nedeniyle, işin eğitimini almış istikbali parlak gençler, sektörden bir daha geri dönmemek üzere uzaklaştı ve uzaklaşmaya devam ediyor. Üniversitelerce yapılan araştırmalara göre turizm eğitimi almış genç nüfusun takriben yarısı, işsizliğin can yakıp ocaklar söndürdüğü günümüz koşullarında bile sektörde kariyer hedeflemiyor. Turizmde çalışabilmek için birden fazla yabancı dil bilgisi gerekirken, turizm eğitimi alan öğrenci ve sektördeki insan gücüne bir yabancı dil bile öğretilemedi. Avrupa’nın en dinamik ve açık ara en yüksek sayıdaki genç nüfusuna sahibiz, bu genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde otuzlarda ve biz “dil sorunu nedeniyle” sektörde çalıştırmak üzere yabancı personele muhtacız… İnsanın bu duruma oturup ağlayası geliyor. Hadi daha öncesini boş verin… 1980’lerden günümüze gerek Bakanlıklar aracılığıyla Devletimiz,gerekse konaklama ve diğer sektör kuruluşlarımız bir araya gelip de bu sorunu çözüme kavuşturacak bir öğretim metodu geliştiremediler. İstikrarlı ve sürdürülebilir eğitim programlarıyla kangrenleşen bu duruma bir neşter atamadılar. Peki, sadece eğitim konusunda mı durum böyle? Tabii ki hayır. Diğer konularda da farklı değil... Turizmde işler iyi gittiğinde “sezon çok yoğun, çok işimiz var, maalesef hiç zamanımız yok” denilerek kimse bir araya gelmiyor, salgın döneminde olduğu gibi işler kötü gittiğinde ise “kimse ortalıkta görünmüyor”. Paydaşlar inisiyatif almıyor, ilk adımlar hep başkalarından bekleniyor. Eğitim için ayrılan bütçe zaten yetersiz… Eğitim-istihdam ilişkisiyle oluşturulan “İşkur İşbaşı Eğitim Programı” bile asıl amacından uzaklaştırılarak, adeta “işveren teşvik programı”na dönüştürülmüş durumda. Oysa, “2023 Turizm Stratejisi Master Planı”na göre “Turizm Mesleki Eğitim” çalışmaları, Türkiye’nin geleceği açısından önemliydi ve bu çalışmalar bir vizyon ortaya koymuştu. Bugün gelinen noktada hedeflenenin gerisindeyiz... Planın “yaşam boyu eğitim” ile “ istihdam edilebilirlik” ilkesi çerçevesinde insan gücünün niteliğinin yükseltilmesine gereken önem verilmiyor. Konaklama tesislerinde eğitime gereken önemi verip canhıraş çabalar harcayanlar da var, yasal zorunlulukları yerine getirecek kadar “kâğıt üzerinde” eğitim yapıldığını gösterenler de… Eğitimin uzmanlık gerektirdiğini, emek gerektirdiğini, gönülden bağlılık gerektirdiğini bilip, bunun için bütçe oluşturan ve eğitim yöneticisi/uzmanı istihdam edenler de var, başka birimlere ek görev olarak verip, eğitim ihtiyaçları için bu yöntemle doğru şeylerin yapılamayacağı aşikar ve “biz dışarıdan destek alıyoruz” diyenler deTurizmdeki insan gücünün “yetişkin bireyler” olduğundan hareketle eğitim strateji ve metotlarını doğru belirleyip bu doğrultuda aksiyon alanlar da var, yetişkin eğitimi ile ilgili bırakın uzmanlığı, merak edip tek sayfa yazı okuma zahmetine katlanmamış olanlar da…“Ne ekersen onu biçersin” yaşanılanları anlatan çok iyi bir sözdür. Eğitime verilecek emeğin, yapılacak doğru yatırımların mutlaka ama geri dönüşümü olacaktır.
Benzer şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemenin sonucu ise zaman kaybı, boşa aktarılan kaynaklar ve yok olan umutlar olacaktır. Hiçbir aşının, ilacın, çarenin olmadığı dönemlerde kolerayı, vebayı, tifoyu, veremi yok eden insanlık; COV-19 belasını da mutlaka mağlup edecektir. Salgın döneminde eğitime ve dolayısıyla insan gücüne yatırım yapan tesisler, bu günler geçtikten sonra yaptıkları yatırımların meyvesini toplayacaktır. Son söz olarak, 2020’li yıllarda turizmde “Türkiye Mucizesi” hedefleniyorsa, bu eğitime yapılacak yatırımlarla gerçekleşebilir…
Saygılarımla
Hasan Tahsin BATMAZ
Eğitim Yöneticisi