Amasya Karadeniz Turizm Nostaljisi

Şehzadeler Şehri veya Şehzadeler Diyarı olarak anılan Amasya, Osmanlı Dönemi’ndeki en önemli şehirlerden biriydi. Zira tahtın veliahttı olan şehzadelerin bir kısmı Amasya’da yetiştirilmişti. Geçmişi bundan daha da eskiye dayanan Amasya, MÖ. 60 – MS. 19. yıllarda Amasya’da doğduğu tahmin edilen ve Coğrafya ilminin mucidi olarak tanınan Strabon’un yazdığı ünlü coğrafya kitabında Amasseia olarak karşımıza çıkmaktadır. O gün bugündür varlığını sürdüren şehir, Türkiye’nin Orta Karadeniz bölgesinde, Anadolu’nun iç kesimlerini Samsun Limanı’na bağlayan yol üzerinde konumlanmaktadır.

Amasya Tarihi
Amasya Tarihi
1 / 13

1. Amasya Tarihi

TARİHİ

Amasya’daki ilk yerleşmeler mevcut bilgilerimiz ışığında Kalkolitik Çağa (M.Ö. 5500-3000) kadar uzanmaktadır. Kuşkusuz Amasya’nın tarihi Kalkolitik Çağla sınırlandırılamaz. Bu nedenle denilebilir ki Amasya’nın tarihi de Anadolu’nun tarihi kadar eskidir fakat bunu somut temellere oturtabilmek için yoğun arkeolojik kazılar ve bilimsel araştırmalar yapmak gerekecektir.

Amasya sınırları içerisinde Kalkolitik Çağa ait önemli bazı yerleşmeler arasında Amasya merkez Ovasaray köyü Hamam Tepesi höyüğü, Sarımeşe köyü Künbet höyük ve Ayvalıpınar köyü Ayvalıpınar höyüğü ile Suluova ilçesi Kanatpınar köyüDevret höyük ve Deveci köyü Yoğurtçu Baba höyükleri sayılabilir.

İlk Tunç Çağında da (3000-2500) Amasya’da yoğun bir yerleşmenin olduğu bilinmektedir.  Bu dönem höyüklerine Amasya merkez Yassı höyük (Oluz höyük), Gümüşhacıköy ilçesi Sallar höyük, Merzifon ilçesi Hayrettin köyü Delicik Tepe höyüğü, Göynücek ilçesi Gediksaray höyük, Alakadı köyü Türkmenlik Tepe höyüğüve Merzifon ilçesi Kayadüzü höyük örnek verilebilir.

Amasya, Orta Tunç Çağında (M.Ö. 2500-2000) Mezopotamya yazılı belgelerinde “Hatti Ülkesi” olarak bilinen uygarlığın sınırları içerisinde kalmıştır. M.Ö. 2500-2000 tarihleri arasında Anadolu’da güçlü bir uygarlık kurmuş olan Hattilere ait önemli yerleşmelerden biri de Amasya Merkez ilçeye bağlı Mahmatlar Höyüğüdür.  

Mahmatlar Höyük 1949 yılında ne yazık ki defineciler tarafından kaçak kazılar sonucu tahrip edilmiştir.  Burada bulunan eserler daha sonra resmi makamlarca ele geçirilmiş olup altın, gümüş ve bronzdan oluşan bu eserler Hatti uygarlığının önemli yapıtlarındandır.

Hatti egemenliğine Hititler tarafından son verilmesi üzerine Amasya şehri Hititlerin egemenlik sahasında kalmıştır. Kendilerini Nesice konuşanlaranlamına gelen Nesili sözcüğü ile adlandıran Hititler Anadolu’da büyük bir siyasi birlik kurmuşlardır.  Amasya şehri de bu dönemde Hititlerin sınırları içerisinde kalmıştır.

Hititlerin Amasya’daki önemli yerleşim yerlerinden biri Amasya merkezDoğantepe (Zara) beldesidir. Bu beldede bulunmuş olan ve M.Ö. 1400-1200 yılları arasına tarihlendirilen Hitit fırtına tanrısı teşup’a ait olan bronz heykel günümüze intikal etmiş önemli Hitit eserlerindendir.

Hititler, içinde bulundukları kuraklık ve kıtlığın etkisiyle yaşadıkları bunalımlı bir dönemde, bir görüşe göre Karadeniz dağlarının kavgacı insanları Kaşgaların diğer bir görüşe göre ise, içinde Friglerin de bulunduğu ve Balkanlardan Anadolu’ya gelen bazı kavimlerin akınları sonucunda M. Ö. 1190 tarihi civarında egemenliğini yitirmişlerdir. Bu yıllarda meydana gelen yıkım, talan ve katliamlar sonucunda Amasya’nın da içinde bulunduğu orta Anadolu’da Karanlık Çağ olarak adlandırılan bir dönem başlamış ve 400 yıldan fazla devam eden bu süreç hakkında elde fazla bilgi bulunmamaktadır.

  1. Ö. 750’den sonra Siyasal bir güç olarak tarih sahnesine çıkmış olan Frigler kral Midas döneminde (M.Ö. 725-695/675) sınırlarını genişletmiş ve bunun sonucunda Amasya yöresi de Friglerin egemenlik sahası içerisinde kalmıştır.Frigler M.Ö. 676 yılında Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerler’in şiddetli saldırıları karşısında dayanamayarak kısa sürede güçlerini kaybetmiş ve yıkılma sürecine girmiştir.

Kimmerler; bu dönemde Anadolu’da yer alan güçlü devletler karşısında bir tehdit unsuru olmuş ve sanatsal açıdan ilişkide bulundukları toplumları etkilemişlerdir. Kimmerler, Karadeniz bölgesinde yayılmış ve bu dönemde Amasya ve civarı Kimmerlerin egemenlik alanı içerisinde kalmıştır.

Amasya’da Kimmerler devrine ait fazla eser olmamakla birlikte Gümüşhacıköy ilçesi İmirler köyündeki bir kurgandan çıkarılarak Amasya Müzesine getirilen madenî savaş aletleri bu döneme ait eserlerdendir.

Anadolu tarihinde M.Ö. 675-585 arası önemli bir güç olarak varlığını hissettiren Kimmerler ve İsikitler, daha sonra yavaş yavaş etkinliğini yitirmişlerdir.

Kimmerlerin yaşadığı çağda İskitlerde tarih sahnesinde görülmektedir. Zaten Herodot’un da ifade ettiği gibi; İskitler genellikle Kimmerlerin yerleşim yerleri üzerine yerleşmişlerdir. Bu nedenle Amasya ve civarındaki Kimmer egemenliği sonrasında İskit egemenliği görülür.

Anadolu’daki iki büyük güç olan Lidya ve Med devletleri arasında beş yıl boyunca süren savaşın son bulması üzerine, M.Ö. 585 yılında her iki güç arasında Kızılırmak sınır olarak kabul edilmiş ve bunun üzerine Amasya Pers egemenliğine kadar Medlerin sınırları içerisinde kalmıştır.

Kısa süren Med egemenliğinden sonra Amasya, M. Ö. 547/46 tarihinde Pers İmparatorluğunun kurucusu Kyros’un Lidya kralı Kroisos’u yenmesi üzerine Anadolu’nun büyük çoğunluğu gibi Pers idaresi altında kalmıştır.

Persler, fetihler yoluyla egemen oldukları yerleri toplam yirmi satraplık halinde taksim ederek buralara birer genel vali atamışlardır. Bu genel valiler, tacın muhafızı anlamına gelen satrap sözcüğü ile adlandırılıyordu. Bu dönemde Amasya yaklaşık iki yüz elli yıl boyunca Kapadokya Satraplığı olarak bilinen bölgenin doğu sınırları içerisinde kalmıştır.

Bu dönemde, Sardes’ten başlayan ve Susa’da son bulan kral yolu güzergahının belli bir kısmı Amasya’nın da içinde bulunduğu Yeşilırmak ovasında geçmektedir.

M.Ö. 333 yılında meydana gelen İssus Savaşında; Pers kuvvetlerinin Büyük İskender’in güçleri karşısında yenilmesi sonucunda, Amasya’nın da içinde bulunduğu Kuzey Kapadokya (Pontos) bölgesi dışında Anadolu’nun büyük bir kısmı Makedonya Krallığının egemenliğine girmiş ve böylelikle tarihte Hellenistik Çağ olarak bilinen ve Anadolu’da etkisini daha çok kültürel ve sanatsal boyutta hissettiren bir dönem başlamıştır. Bu dönem; özü itibariyle doğu ile batı inanç ve kültürlerinin sentezi olan bir dönemdir.

Büyük İskender’in erken ölümü üzerine (M.Ö. 323) Anadolu’da siyasi anlamda yeni bir süreç baş göstermiştir. Bu süreçte; Büyük İskender’in halefleri imparatorluğun birliğini sağlayamamış ve   imparatorluk çeşitli krallıklara bölünerek dağılmıştır.

Bu gelişmeler yaşanırken M.Ö. 301 yılında Pers kökenli Mitridates Ktistes, Pontos Devletini kurarak Amasya’yı başkent yapmıştır.

Sonraki